"Kaçık Finlandiya" ve sahnelerin gücü adınaaa…

Efendim, bir süredir Brüksel’de yaşayan bendeniz, bu orta ölçekli süper kozmopolit Avrupa şehrinde mümkün olduğunca yer altı, yer üstü sanat aktivizmini takip etmeye çalışıyorum. Istanbul’da da takip ederdim ve Ankara’da ve diğer başka ülkelerde, şehirlerde. Sahnede olup bir şeyler aktarmanın gücüne hayranlık duyuyorum ve özellikle provakatif sahne çalışmalarını, anafikre katılsam da katılmasam da gülümseyerek izliyorum. Uç... Devam...

The Fountain

the fountain, aronofsky ‘ nin kafasini mesgul eden insanin varolusu ve dogayla iliskisi ile ilgili temel sorunsallari daha iyi anlamamizi saglayan, pi ve requiem for a dream ile kavramsal olarak cok fazla ortak yonu olan bir film. filmin siirselligi, senaryosu, hikayesi, sinematografisi, muzikleri super duper de benim bunlarin hepsinden ote ilgimi ceken ise bu filmin aronofsky nin daha onceki filmleri ile olan sinematografik ve daha da onemlisi kavramsal organik bagi. simdi... Devam...

Masum Kurgular, Gercek Muzeler

Masumiyet Muzesi, Orhan Pamuk’un hem nobelli ask hikayesi hem de post-modern realist muzesi…Yillar once Foucault Sarkaci` ni okuyana kadar cok saglam bir Pamuk hayrani iken, o kitaptan sonra Pamuk, hayrani oldugum Kara Kitap ile birlikte gozumden biraz dusmustu. Ne de olsa Kara Kitap’in anlattigi seylerden cok daha muhtesem olan ve asil beni etkileyen kismi daha once hic rastlamadigim bir kurgu ve anlatim bicimi idi ki bu besbelli Umberto Eco’dan devsirilmisti. Post-modern... Devam...