JR: Fotoğraf sokak sanatı ile buluştuğunda

JR dünyadaki en büyük sanat galerisinin sahibi. Sanatını serbestçe dünyanın dört bir yanındaki sokaklarda sergiliyor, müze gezmesinde olmayan insanların dikkatini çekerek. Çalışmaları sanatla hareketi bir birleri ile iç içe geçiriyor, sadakat, özgürlük, kimlik ve limiti gibi kavramları sorgulayarak. Paris metrosunda bir fotoğraf makinesi bulduktan sonra, Avrupa sokak sanatı çevrelerini turlar ve mesajlarını duvarları kullanarak ileten insanları takip... Devam...

Truc Troc: Sanat değiş tokuş

1971 yılında, genç Belçika’lı plastik sanatçılar biraraya gelerek kafalarındaki prensiplere uygun projeler yapmaya karar verirler. Üç ana prensip vardır: kendilerine ve diğerlerine yardım etmek, halka kendilerini sanatçı olarak tanıma fırsatı vermek ve çağdaş sanatı kendileri üzerinden popülerleştirebilmek. Bu prensiplerle yola çıkan ekipten genç heykeltraş Mon De Rijck, “demokratik kayırma” kavramını ortaya atar ve bunu takiben... Devam...

Balmorhea

bazı insanlar gerçekten “iyi ki varlar” bu dünyada. balmorhea’nın insanları da bu sınıftakilerden. son zamanlarda yazdığım gruplardan anladığım ben pek öyle cımbırcımbırlı müzikleri sevmiyorum (birkaç grup dışında), sakin, cümlesi olan müzikler daha çok kulağımda kalıyor sanki. balmorhea dünyanın en iyi gruplarından biri değil, olmaları da gerekmiyor elbet… ben kendilerini internetten dinlediğim karışık bir playlistin... Devam...

Uyumun Yolu

Prensese birşeyler karalamaya başladığımdan beri, yaşamımın en geniş dilimi olan Aikido üzerine yazmayı istiyordum. Ama düşündükçe derya deniz olan bir konunun neresinden tutsam başka bir yerinden çıktığım için bir türlü toparlayamıyordum. Özünde hayatın her anında varolan bir gerçek olan “Aiki” yi açıklamak çok zor. Anlatılmaz yaşanır deyimi başka hiç birşeye bu kadar tam oturmamıştır herhalde. Ama en azından ona giden yolu kendi... Devam...

Lomography

sevgili prenses, dedim ki cebine bir lomo koysak, sarayının her yerini çekip bize göndersen, nasıl olur? ben oldum olası tam olmayan, hatalı, çirkin, birilerine rahatsızlık verebilecek işleri sevdim. orasında burasında kusur olan, yarım kalan, genel estetik kurallarına uymayan işleri.. lomo bunu isteyerek yapmak için harika bir fırsat. eline aldığında bırakmak istemeyeceğin seni sokağa çıkmak için zorlayacak eskilerden kalma bir fotoğraf makinası.... Devam...

M.C.Escher: Kalbi ve ruhuyla bir grafiker, kontrastlara takintili

Maurits Cornelis Escher arka-on plan, arka plan figur ve alginin dogasina, kisacasi kontrastlarin her turlusune kafayi takmis bir grafiker. Bu yazida Escher’in hayatindan kisaca bahsedip, grafiker olarak gelisimine ve bunun grafiklerindeki ana temalara olan etkisine degineyim dedim. Biyografi Escher 17 Haziran 1898’de Hollandanin Leeuwarden sehrinde dunyaya gelir. Ilk ve orta okulda pek basarili degildir, ama neyse ki cizim yetenegi ortaokulda iken hocasi F. W. van... Devam...

Obje ile Sembolun Yol Ayriminda Magritte

Dunyanin en kutsal budist manastirlarindan birinde bir buda heykelini paramparca etseniz ne olur acaba? Buda’ya veya dinlerine saygisislik ettiginiz icin Budistlerin kafasi atar mi ki? Ya da Dalai Lama ile dalga gecseniz, ona kufurler yagdirsaniz yasadigi kent Mcleod Ganj’in sokaklarinda, sokakdaki insanlari kizdirir misiniz? Bence pek kizdiramazsaniz, ne de olsa onlar ne Buda’yi onun heykeli ile, ne de Dalai Lama’yi “Dalai Lama” ismiyle ozdeslestiriyorlar. Peki... Devam...

Öpücüğün Formu

Rodin’in meshur “The Kiss” heykelini bilmeyen sevmeyen yoktur her halde. Ne zaman baksam adam allahin tasina nasil bu kadar elektrik yuklemis diye sasarim. Erkegin elinin konumu, kolayici, sahiplenici pozisyonu, kadinin zerafetle hafif egilmesi, aralarindaki hassas, derin ama bir o kadar da elektrik yuklu temas, tas olum bu tas ne yapiyosun Rodin. Bu opusme temasini Rodin’den baska isleyenler de oldu tabi, ben asil bu yazida daha az unlu olan baska bir... Devam...

No tasarim. Yo Yo yes tasarim

“Afişlerle dünyayı kurtaramazsınız. Ama insanlara dünyanın kurtarılmak zorunda olan bir yer olduğunu bir kez daha hatırlatabilirsiniz.” Grafik tasarım mesleğini kademeli olarak bırakma kararını aldıktan sonra, -bu sefer daha bilinçli olarak- 30 yaşında “ne olsam?” sorusunu sormaya başladım. Bir çok iş birkaç istasyon geride kalmış, ben “b”lerin çubuğuyla oynarken. Yine de eminim ki uygun istasyonlar bulacağım kendime. Mesela sağlıklı... Devam...

Palyaço, clown, şaklaban, cloun, palhaço, pelle…

  Saç baş, kıyafet, makyaj, jest, mimik değiştikçe çevremizdekilerin tepkileri, davranışları, tavırları değişir durur. Veyahutta bazen bu tepki, davranış, tavırların ne yönde değişeceğinden emin bir şekilde belli biçimlerde giyinir, davranır, oturur, kalkar, gülümser, sırıtır, ciddi veya kasıntı oluruz. Ne bileyim biri iş görüşmesine gidecektir, evde giydiği çizgili pijamasını tayyörle değiştirir, rastalı saçlarını topuz yapar,... Devam...

Çernobil: Orda bir köy var uzakta

Orda bir köy var uzakta. Gitmesek de görmesek de, o köy bizim köyümüzdür. Adı Pripyat. 26 Nisan 1986’dan beri pek kimselerin gidip görmediği, Çernobil’de nükleer reaktör sızıntısından anında etkilenen, çoğu insanın öldüğü, binlercesinin yaralandığı, radyasyonla kontamine olmuş bir köy Pripyat. Ve Pripyat’ın kaderi Çernobil nükleer enerji santralı. Boşluk. Kıpırtısızlık. Sessizlik. Ve tabii radyasyon hakim Çernobil’de... Devam...

Sokaklara ses katanlar, şehirlere ruh verenler

Şehir hayatı zor şey. Ama seviyoruz işte bir şekilde her şeyin aynı anda ortaya çıktığı, bazen birbirine girdiği, bazen de şaşırtıp gülümsettiği şehirlerde dolaşmayı. Bazen bir sarhoş çıkıp bir şey söylüyor, bazen bir kavga çıkıyor, geleneksel bir aile diyaloğuna tanık oluyoruz, bazen romantik sevgili anlarına, parklarda takılanları görüp iyi hissediyoruz, çoğu zaman da sokaklardaki müziği o anki ruh halimizin soundtrack’i yapıyoruz. Hikayeleri... Devam...

Wabi-Sabi ve Fotoğraf Üzerine

Wabi-Sabi ziyadesiyle derin bir mevzu. Wabi-Sabi’yi tamamen rastlantı eseri keşfettiğimde bir çok taş kafamda yerine oturdu ve yıllardır, özellikle modernizm bakış açısının yarattığı genel estetik kanı ile çelişen düşüncelerimi bir düzleme oturtmak konusunda çektiğim sıkıntı -bir anlamda- sona erdi. Wabi-Sabi, güzellik ve estetik ile ilgili bir felsefe; elbette yüzyılların birikimi olan kültürünü bir nebze de olsa korumayı başarabilmiş... Devam...

Sokaklar Dile Gelse

“Kucuk bir cocukken, yeni bir bisiklet icin her aksam dua ederdim. Sonra tanrinin o sekilde calismadigini anladim, bende bir bisiklet caldim ve her aksam affedilmek icin dua etmeye basladim.” komedyen Emo Philips’den bi alinti, bu Ingilterenin Bristol sehrinde ikamet eden sokak sanatcisi Banksy’nin manifestosunu olusturuyor. Manifesto uc cumleden ibaret. Basit, guclu ve gulumsetirken cagin ruhunu ozetliyor. Ayni Banksy’nin sokak tablolarindaki gibi.... Devam...

The Revolutionary Road

(biraz spoiler olabilir, izleyip okumak daha mı faydalı acaba?) şahsen kendi adıma amerikan ailelerindeki dramı anlatan filmlerden çok sıkılmış durumdayım. ya da eskiden başarılı olan ama hayatı bir şekilde tepetaklak gitmiş, fakat sonradan kici toplamaya çabalayan adamların hikayesinden (ama bu başka bir yazının konusu).. oscarlara ne kadar güvenirsiniz bilemem ama ben şahsen çok fazla saygı duymam, yine de her sene takip ederim kim ne kazanmış diye.... Devam...