Wittgenstein: Dahinin Görevi 1.Bölüm

Wittgenstein açık ara 20. yüzyılın en büyük filozufu olarak kabul edilir prenses, daha hayattayken bir çok insanı hem etkilemiş hem de sinir etmiştir. Kolay bir lokma değildir kitapları da, kişiliği de, hayatı da…Bu yazıda bu dahi amcamızın ilginç hayatından biraz bahsetmek istiyorum. Hikayemiz Viyana’da 26 Nisan 1889’da yılında başlar. Ludwig, Karl ve Leopoldine Wittgenstein’in oğlu olarak, Avusturya-Macaristan imparatorluğunun... Devam...

Obje ile Sembolun Yol Ayriminda Magritte

Dunyanin en kutsal budist manastirlarindan birinde bir buda heykelini paramparca etseniz ne olur acaba? Buda’ya veya dinlerine saygisislik ettiginiz icin Budistlerin kafasi atar mi ki? Ya da Dalai Lama ile dalga gecseniz, ona kufurler yagdirsaniz yasadigi kent Mcleod Ganj’in sokaklarinda, sokakdaki insanlari kizdirir misiniz? Bence pek kizdiramazsaniz, ne de olsa onlar ne Buda’yi onun heykeli ile, ne de Dalai Lama’yi “Dalai Lama” ismiyle ozdeslestiriyorlar. Peki... Devam...

Ahanda Satori!

Bir şeyin siyah olması, beyaz olmadığı anlamına gelir mi? Peki cevabın evetse, aynı zamanda hayır olabilir mi? Başka bir deyişle hem aynı hem ayrı, hem bütün hem parça, hem tek hem çoğul olabilir mi bir şey? Belki de sorunun kendisi cevaptır aslında. Bilmiyorum, aslında benim de net bir cevabım yok. Daha çok bir hissiyatım var bununla ilgili. Yaşamlarımız, bu ikilikler deryasında devam ediyor ve işte bu hissiyat cevap arayışını sürekli kılıyor.... Devam...

Sekoyalar

Ergen yaştan başlayarak, kabaca bir hesapla 20’lerin ilk yıllarına kadar odamın duvarlarını değişik posterler süslemişti. Önceleri örümcek adam vardı, sonra basketçiler daha fazla yer tutmaya başladı. Lise yıllarındaysa sıkı bir metalci olmuştum. Posterlerin ortak rengi siyahtı. Poster saltanatına son noktayı, daha renkli şeyler koymuştu. Film şeridi gibi değil mi? Bana posterini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. Sonrasında ise, yani... Devam...

Bir Problem Çözüm Metodu Olarak Evrim Kuramı

Sevgili Prenses, İnsan algısının ve hayal gücünün daraldığı bir çok noktadan üç tanesinin temelinde şunların yattığını düşünüyorum: Sınırlı paralel düşünme kabiliyeti (ve dolayısıyla paralel süreçlerin gücünü kestirmenin zorluğu). Rasgeleliğin küçümsenmesi (ve dolayısıyla her makul sonucun arkasında bilincin aranması eğilimi). Karmaşık tasarımların basit süreçlerin bir sonucu olamayacağı düşüncesi. Tartışılabilecek... Devam...

Öpücüğün Formu

Rodin’in meshur “The Kiss” heykelini bilmeyen sevmeyen yoktur her halde. Ne zaman baksam adam allahin tasina nasil bu kadar elektrik yuklemis diye sasarim. Erkegin elinin konumu, kolayici, sahiplenici pozisyonu, kadinin zerafetle hafif egilmesi, aralarindaki hassas, derin ama bir o kadar da elektrik yuklu temas, tas olum bu tas ne yapiyosun Rodin. Bu opusme temasini Rodin’den baska isleyenler de oldu tabi, ben asil bu yazida daha az unlu olan baska bir... Devam...

Dongusel Varolus

Bir kac katmanda birden ilerleyen cok keyifli huzurlu bir kim ki duk filmi “İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış… ve İlkbahar“. Ou-san’in tavsiyesi ile izledigim bu filmin ana konusunu biraz irdeleyelim dedim, filmi izlemeyenlere pek bir sey ifade etmeyebilir bastan soyleyeyim. Insanlar genelde adi mevsimlerden olusuyor diye mevsimlerin simgeselligine takilmislar, baharda doguyoruz, yazin sevisiyoruz, sonbahar bayar, kisin bir tarafiniz donar, yine bahar geldi... Devam...

Jim Morrison’da Oedipus Kompleksi Bilmecesi

1965 yazında Venice plajında Ray Manzarek ve Jim Morrision adlı iki taze üniversite mezunu bir rock’n roll grubu kurudular. Grubun ismi William Blake tarafından vaftiz edildi: “Evrende, bildiğimiz şeyler var, ve bilmediğimiz şeyler, ve ikisinin arasında kapılar (Doors)” ve grubun ismi “The Doors” kondu, bilinen ve bilinmeyen arasındaki kapı. Aldous Huxley’in “Algının Kapı”ları (Doors of Perception) da şahitlerdendi. Grubu kurduklarında... Devam...

Taklit: Bebek mi seni, sen mi bebegi

Turkiye’ye dondugumde en keyifli zamanlar akraba konu komsu ziyaretleri. -Ne okuyordun evladim sen? -Felsefe teyzecim -Aa, cok guzel cok guzel Muhabette genelde ya orda biter ya hemen baska bir konuya atlanir. Felsefe bu sakaya gelmez, agir konu. Simdi ozlerle tozlerle kafamizi sisirme. Sokratik damarimin tuttugu zamanlar ya aslinda o kadar da agir ucuk kacik bir konu degil felsefe diyip biraz daha ne yapip ne ettigime dair aciklama ihtiyaci hissediyorum yine de. Gecen gun... Devam...

Wabi-Sabi ve Fotoğraf Üzerine

Wabi-Sabi ziyadesiyle derin bir mevzu. Wabi-Sabi’yi tamamen rastlantı eseri keşfettiğimde bir çok taş kafamda yerine oturdu ve yıllardır, özellikle modernizm bakış açısının yarattığı genel estetik kanı ile çelişen düşüncelerimi bir düzleme oturtmak konusunda çektiğim sıkıntı -bir anlamda- sona erdi. Wabi-Sabi, güzellik ve estetik ile ilgili bir felsefe; elbette yüzyılların birikimi olan kültürünü bir nebze de olsa korumayı başarabilmiş... Devam...

Dogmus Olmanin Sakincasi Uzerine

Emil Cioran’i tanir misiniz bilmem, Romanyali pessimizmi, supheciligi ve hatta nihilistligi ile unlu bir filozof kendisi. Genelde insanlar Cioran’in karamsarligini cocuklugunda yasadigi kotu deneyimlere baglamaya calisirlar. Mesela 24 yasindayken annesi ona, eger seni dogurduktan sonra bu kadar mutsuz olacagimi bilseydim kurtaj yaptirirdim diye itirafta bulunmus. Ay yazik dediginizi duyar gibiyim, ama Cioran icin bu o kadar da acinacak bir deneyim degil, tam tersine... Devam...

Godel Escher Bach

alinan, rafda duran, okunmasi gereken kisilerce okunmayan, okumaya tessebbus bile etmemesi gerekenlerce okunmaya calisilan, tekrar tekrar baslanilip yarida birakilan, çok farkli alanlardan ornekler ile yapay zeka ve bilinc sorunsalina degisik bir perspektif katmaya calisan, kotu bir turkce cevirisi olan, tugla gibi kalin, babil kulesi gibi gorkemli kitap. oncelikle su saptamayi yapmak yerinde olacaktir: bu kesinlikle bir populer bilim kitabı degildir! renklerine bakip gaza gelmeyin.... Devam...

sokrat’i oldurdum!

Antik yunanin en unlu komutani Alcibiades. Kendisi, pek kimseler bilmese de, socrates’in idamina dolayli olarak sebep olan bir komutan, bu yazi da felsefenin arkasinda donen politik olaylardan biraz bahsedeyim istedim. abinin socrates’e asik oldugu ve socrates’in ona yuz vermedigi herkesce malum zaten. (antik yunanda homoseksuellik ayri ve uzun bir konu) socrates’in ona yuz vermemesi onu begenmemesinden falan degil, ben yasli basli adamim, dunya islerinden... Devam...

Diyojen’in Golgesinde

Son donem favori filozoflarimdan biri, herkesin Buyuk Iskender’e “Golge etme baska ihsan istemem!” demesi ile hatirladigi Sinoplu Diyojen. Bildigim kadariyla yazdigi bir eseri yok, onun yasam bicimi ve mini-eylemleri felsefesi. Zaten bir filofozun hayatinda felsefesini, felsefesinde hayatini gormuyorsan o kisiye supheyle yaklasmak lazim. Atinada bir kupun icerisinde lambasiyla yasayan, lambasi ve kupunden baska da bir seyi olmayan, yemek icin dilenen, dunyevi... Devam...

felsefe bir nedir?

felsefe, onunune gelenin, ozelikle de felsefecilerin ucuk kacik, soyut, ne udugu belirsiz, garip terminoloji corbasi seklinde hic bir sey ifade etmeyen tanimlamalarda bulundugu, kimsenin dogru durust ne yaptigini ne ise yaradigini anlamadigi, ama anlamadigini da kabul etmedigi, ne oldugu hakkinda kitaplar yazilan ama bu kitaplar okununca da anlasilamayan, butun bilim dallarindan daha koklu bir tarihi olan, butun bilim dallarinin icinden dogup serpilip ayrildigi, herkesin buyuk... Devam...