Titreşiyorum, öyleyse varım…

Sevgili Prenses, Biliyorum uzunca bir ara oldu bu. Bir süredir sana yazamadım. Ama emin ol bu zaman zarfında çok işler yaptım. Çok çalıştım çok yoruldum ve ben şu anda hayalleri gerçek olmuş bir insanım. Bu konunun nasılına ayrıca giricem. Bunun tadının çıkarırken bir taraftan da tercihlerimin bana getirdiği zorlukları farkındalıkla kabul ediyorum ve yeni bir yaşam düzeni kurmaya çabalıyorum. Bu arada seni biraz ihmal ettim. Umarım açığı güzelce... Devam...

Uyumun Yolu

Prensese birşeyler karalamaya başladığımdan beri, yaşamımın en geniş dilimi olan Aikido üzerine yazmayı istiyordum. Ama düşündükçe derya deniz olan bir konunun neresinden tutsam başka bir yerinden çıktığım için bir türlü toparlayamıyordum. Özünde hayatın her anında varolan bir gerçek olan “Aiki” yi açıklamak çok zor. Anlatılmaz yaşanır deyimi başka hiç birşeye bu kadar tam oturmamıştır herhalde. Ama en azından ona giden yolu kendi... Devam...

Obje ile Sembolun Yol Ayriminda Magritte

Dunyanin en kutsal budist manastirlarindan birinde bir buda heykelini paramparca etseniz ne olur acaba? Buda’ya veya dinlerine saygisislik ettiginiz icin Budistlerin kafasi atar mi ki? Ya da Dalai Lama ile dalga gecseniz, ona kufurler yagdirsaniz yasadigi kent Mcleod Ganj’in sokaklarinda, sokakdaki insanlari kizdirir misiniz? Bence pek kizdiramazsaniz, ne de olsa onlar ne Buda’yi onun heykeli ile, ne de Dalai Lama’yi “Dalai Lama” ismiyle ozdeslestiriyorlar. Peki... Devam...

Ahanda Satori!

Bir şeyin siyah olması, beyaz olmadığı anlamına gelir mi? Peki cevabın evetse, aynı zamanda hayır olabilir mi? Başka bir deyişle hem aynı hem ayrı, hem bütün hem parça, hem tek hem çoğul olabilir mi bir şey? Belki de sorunun kendisi cevaptır aslında. Bilmiyorum, aslında benim de net bir cevabım yok. Daha çok bir hissiyatım var bununla ilgili. Yaşamlarımız, bu ikilikler deryasında devam ediyor ve işte bu hissiyat cevap arayışını sürekli kılıyor.... Devam...

Kitlesel Enerji Yolsuzlukları

Sevgili Prenses Sana, ruhuna gıda bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Celestine Prophecy adıyla yayınlanan ve Türkçeye Dokuz Kehanet adıyla Altın Kitaplar yayınlarından çevirilen bir kitap. New Age akımının takipçileri tarafından baş tacı edilen bu kitabı, elimden geldiğince şüphecilerin oklarını üzerine çeken noktalarını göz ardı ederek anlatmaya çalışacağım. Zira kitabın genel kurgusunun ve çizmeye çalıştığı ruhani patikanın çok dışında,... Devam...

Yaşam Veren Kılıç

Günlerden bir gün, iki büyük kılıç ustası hünerlerini yarıştırmaya karar vermişler. İkisi de yapılabilecek en keskin kılıcı yapacaklarını söylemişler ve yapmışlar da. Ateşte haftalarca dövdükleri kılıçlarını alıp bir dere kıyısında buluşmuşlar. Derenin suları sadece diz seviyesindeymiş. Birinci usta kılıcını çekip suyun ortasına saplamış. Sonra seyretmeye başlamışlar. Ağır ağır akan suyun üzerinde süzülen bir yaprak gelip... Devam...

Dongusel Varolus

Bir kac katmanda birden ilerleyen cok keyifli huzurlu bir kim ki duk filmi “İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış… ve İlkbahar“. Ou-san’in tavsiyesi ile izledigim bu filmin ana konusunu biraz irdeleyelim dedim, filmi izlemeyenlere pek bir sey ifade etmeyebilir bastan soyleyeyim. Insanlar genelde adi mevsimlerden olusuyor diye mevsimlerin simgeselligine takilmislar, baharda doguyoruz, yazin sevisiyoruz, sonbahar bayar, kisin bir tarafiniz donar, yine bahar geldi... Devam...

Zen ve John Cage’in müziği

biraz da sesin kendisine girelim istedim. wikipedia’ya göre ses; atmosferde kulağımız tarafından algılanabilen periyodik basınç değişimleridir. seslerin, notaların birleşmesinden müziği oluşturuyoruz, belli bir düzen, belli bir matematik.. her ne kadar sınırsız ve bir yandan da esnek olduğumuzu düşünsek de aslında kurallı ve mantık çerçevesi içinde bir süreç.. kulağımıza hoş gelen şeyleri sevip diğerlerine “gürültü”... Devam...

İlkbahar, yaz, sonhabar, kış… ve ilkbahar

Üzerine konuştukça içinde kaybolursun, soru sordukça verilecek bir cevap hep vardır. Her zaman bir parça eksiktir bakış açın. Hep arar durursun doğru yönü. Okuduğum bir kitap “boş ayna” diyordu. Ayna sana seni, olduğun gibi yansıtır. Düşünmeden, yorum yapmadan. Ne zaman ki bir boş aynayla karşılaşırsın, işte o gün…bilemedim doğru kelimeyi bak işte. Birşey olmuştur orası kesin…Bir zen tapınağından geçen yıllardan sonra,... Devam...

Dışa bakan ruyadadır, içe bakan uyanışta

Kimi zaman mutzsuzluğun, gerginliğin içinde bulabiliyorum kendimi. Bazen basit ya da karmaşık, teknik bir sebepten kaynaklanır gerginliğim. Bir şey olmuştur, yapılması gereken bir iş gecikmiştir gibi teknik şeyler. Bazen de güne gergin uyanabilirim. Daha sebep olacak hiçbirşey yapmamışken öyle başlar gün. (Bir arkadaşımın deyimiyle kozmik gerginlik) Böylece gerginliklerimi ikiye ayırmış oldum; kozmik ve teknik. Kozmiklerin sebebini bilmiyorum, teknik... Devam...

Wabi-Sabi ve Fotoğraf Üzerine

Wabi-Sabi ziyadesiyle derin bir mevzu. Wabi-Sabi’yi tamamen rastlantı eseri keşfettiğimde bir çok taş kafamda yerine oturdu ve yıllardır, özellikle modernizm bakış açısının yarattığı genel estetik kanı ile çelişen düşüncelerimi bir düzleme oturtmak konusunda çektiğim sıkıntı -bir anlamda- sona erdi. Wabi-Sabi, güzellik ve estetik ile ilgili bir felsefe; elbette yüzyılların birikimi olan kültürünü bir nebze de olsa korumayı başarabilmiş... Devam...