Çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz.

aşağıdaki video beni düşüncelere gark etti prenses. izlemenden önce belirteyim ki altyazı çok çok doğru değil ne yazık ki, o yüzden ingilizcen varsa bir yandan da dinlemeni öneririm.

gel sonra da yorumlarda tartışalım nedir bu şirketleşmiş çevre örgütleri, bir çok firmanın “çevreci” ürünlerle aslında parasına para katması durumunu..

Yorumlar
5 Yorum to “Çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz.”
  1. Caglar says:

    “2010 haziran ayında gp japonya gibi ülkelerin ticari amaçlarla balina avlanamarına izin veren bir anlaşma imzaladı”..

    paul watson’ın dediklerine katılmıyo değilim, greenpeace’i savunmak gibi bi derdim de yok ama 2010 haziran ayı gibi taze bi zamanda yapıldığı söylenen anlaşmanın bilgi kaynağı ne acaba? cidden merak ettim, bilen var mıdır? belki de bi zamanlardaki gibi shell mevzusuna benzer bişeydir bilmiyorum..

    greenpeace ya da benzeri çevreci “şirketlerin” yüzlerinin ak olmadığı kesin ama bi boka yaramıyolar diye kestirip atmak da pek haksızlık gibi geliyor bana.

  2. NazIm says:

    Dun kabaca biraz arastirdim, ormanlarla ilgili olan anlasma gercek, Balinalarla ilgili olani bilmiyorum. Greenpeace ve bazi cevre orgutleri anlasmayi tarihi bir basari olarak goruyor ve lanse ediyor. Ote yanda bir ton da elestiren var. Lokan bir gazeteci abi anlasmayi ve ne kazanildigini ne kaybedilidigini elestirel bir bicimde incelemis:

    http://www.pacificfreepress.com/news/1/6292-reconsidering-the-canadian-boreal-forest-agreement.html

    Kabaca, iki yonde elestiriler var. Birincisi bu bir yerli hareketi olarak baslamis, sonra lokal STK’lar katilmis ve hareket hizla buyur, eylemler ardi ardina gelirken is buyudu diyip Greenpeace, Suzuki falan pastadan payini almak icin harekete destek olmaya baslamislar, sonra da gidip yerlileri diger yere stklari dinlemeden kapali kapilar ardinda sirketlerle anlasma yapmislar. Butun o yukselen hareketten alinabilecek en iyi sonucun bu oldugunu dusunmuyor haliyle bir cok yerli, arti fikirlerinin alinmamasina kizmislar. Greenpeace anladigim kadariyla alinabilecek en iyi sonucun bu oldugunu dusunuyor.

    Ikinci nokta, 72.000 hektarlik bir alanin kurtarildigi soyleniyor. Bu da tam dogru degil gazeteci abinin yazisindan anladigim, belli bolgerde agac kesimi yasaklanmis, baska bolgeler kesime acilmis. Yani anlasmanin genel agac kesimine getirdigi bir kisitlama yok. Miktar ayni miktar. Arti, bu yasaklanan bolgelerde 2012’ye kadar yasaklanmis, 2012’den sonra diger bolgeleri kuruttuktan sonra sirketleri bu bolgelere de gozlerini dikmeyeceginin garantisi yok.

    Isin bir ironik yani da, simdi harbiden GP ve Suzuki vs. gibi cevre orgutleri bu sirketleri koruyor durumda, anlasmanin boyle de bir hukmu var. Yani yerel gruplar ve local stk’lar gosteri yapsa, sirketle catissa karsilarinda GP’yi buluyor arabulucu olarak.

    Benim gazeteci abinin yazisindan anladigim kabaca budur. Daha detayli bilen biriler varsa bizi aydinlatirsa super olur.

  3. deniz says:

    Balinalarla ilgili anlaşma doğru değilmiş. Ama geri kalanı düşündürücü. düşünüyorum…

  4. Aysem Mert says:

    Bence getirilen elestiri onemli, sadece Greenpeace ya da bir diger orgutun yaptigi anlasmalarin ayrintilarinin dogru yansilitilip yansilitilmadigi acisindan degil, daha onemlisi cevre hareketinin genel gidishati acisindan.

    Sea Shepherd ve Watson, ya da Earth First! ve Foreman cevre hareketinin ana-akim haline gelmeye baslamasiyla daha radikal bir saf olusturmaya calisirken diger yandan da marjinallesmeyi kabul ettiler. Greenpeace ise (Ecevit’in bir zamanlar kendisini “ortanin solu”na konumlandirisi gibi) ana akimlarla kaynasmayi, merkeze yaklasmayi kabul etti. Gelinen nokta beni (ve bir cogumuzu) Greenpeace’ten uzaklastirmis olsa dahi bu kadar merkezilesene kadar yapilanlari degersiz kilmaz.
    (Kalkinmaciligi incelerken bu ana-akim/radikal ayrismasina da deginen bi makale yazdim ama ingilizce, ilginizi cekerse eglenceli okuma niyetine ozellikle ucuncu bolume bi bakin: https://docs.google.com/Doc?docid=0AbjuRKvd23SnZGN3cHFrcjVfMWhrMzlwNWhr&hl=en&authkey=CNmpho4O )

    Turkiye’deyse bu konuda yazilip cizilmis bir suru sey var. Uc Ekoloji’de degisik yazarlar cevre hareketlerinin ekolojik devrimi yaratmak icin yetersiz oldugunu defalarca yazdi (ve tabii greenpeace’in kult kampanyacilari tarafindan Akkuyu’da “siz guc istiyorsunuz, bu yuzden ordu ya da hukumetten farkiniz yok” gibi ucubik elestirilerle de maruz kalmadim degil)

    Siyasilesmeden (ozellikle de ekonomik altyapiyi, kalkinmaciligi ve moderniteyi de degisken kabul etmeden) ekolojik krizin cozulemeyecegini dusunuyorum. bir de, zamanimiz kalmadi diye aceleye getirmektense dogru yonde kucuk adimlar atmamiz gerektigini.

  5. ahmet says:

    ya benim anlamadğım bir şey var. bu greenpeace nasıl anlaşma filan imzalıyor böyle şirketlerle. adamların resmi bi yetkisi mi var ki şirketler üzerinde? bu tarz anlaşmaların hükümetle yapılması gerekmiyor mu? greenpeace bu işten para mı alıyor el altından bi de? o konuşma yapan kel kafalı greenpeace yöneticisinin her halinden belliydi aktivist bi tavrı olmadığı. adamın yüzünden akıyor iş adamlığı, kalantorluk.

    ha bi de anlaşmayı imzaladıktan sonra yerel stk gruplarını nasıl engelliyor? böyle saçma şey mi olur? adam izin mi alcak lan greenpeaceten eylem yapabilmek için? ‘allah mısın lan sen’ demezler mi adama?

Yorum Bırakın