İklim Adaleti

Sizlere, kendini medeni ve demokratik olarak niteleyen, insan hakları savunucusu bir iskandinav ülkesinden yazıyorum. Ama aynı zamanda insan hakları, demokrasi ve hukuku; güvenlik kisvesi altında askıya alan, yok sayan bir ülkeden: Danimarka’dan. Bu sefer gözaltında olan ben değilim ama bu sadece bir tesadüften ibaret. Kopenhag iklim zirvesi sırasında eylem yapan dört Greenpeace Eylemcisi arkadaşımız hala gözaltında tutuluyor. Biz de Gökkuşağı Savaşçısı ile Greenpeace örgütünün eylemciler ve yapılan eylemin arkasında durduğunun en sağlam göstergesi olarak zirve sonrasında Kopenhag’da kalmaya karar verdik.

İçlerinden Greenpeace İspanya Genel Direktörünün de oldugu 4 kisi hala gozaltinda. Savcilik ek gozalti suresi istedi ve eylemcileri 3 hafta hapiste tutacak karari mahkemede cikarttirdi. Eylemciler 7 aya varan hapis cezasi ile karsi karsiya bulunuyorlar. İki eylemci, bir limuzinle kralicenin liderler icin verdigi yemege takim elbiselerle gelerek kirmizi halinin ustunde pankart acmislardi. Onceki gün yaklasik 100 kisi hapishanenin onunde mumlarla bir oturma eylemi yaptik. Ardindan 4 arkadasimizin duyabilecegini umarak hepbir agizdan bagirdik. Gozaltinda alinan diger iki kisi ise kampanya sozcusu ve sofor greenpeace eylemcisi. Dun ve bugun Brezilya, İspanya, Almanya, İsviçre gibi ülkelerin Danimarka konsolosluklarında, tutukluların serbest bırakılması için Greenpeace eylemleri düzenlendi. Daha bir çok eylem de önümüzdeki günlerde devam edecek.

Greenpeace tarihi boyunca gozaltindaki aktivistlerin serbest birakilmasi icin kampanya yürüttü. Organizasyonun her bir aktivisti, 40 ulkede harekete gecerek kollamasi, kuresel gucumuzun bence cok onemli bir parcasi. Gandhi der ki; yapılan eylemle herhangi bir yasayi cigneme hali, vicdanin yasasindan sonra gelir. Bircok ulkede greenpeace eylemleri yasalara aykiri olsa da, eylem amacinin iklim degisikligi, zehirli atik girisinin onlenmesi, kamu sagliginin korunmasi gibi daha buyuk bir tehlikeyi onlemek niyetiyle gerceklestirildiginden, yapılan kritik eylemlerde bile neredeyse bütün greenpeace aktivistleri beraat etti. Greenpeace eylemcileri, yaptıkları eylemin yasadışı olmasından öte, ahlaki, cevresel ve evrensel dogrulugu üzerinden harekete geçer. Eylemek şahit olduğumuz yıkıma karşı kaçınılmaz sorumluluğumuza işaret edet. Yani demem o ki; gulum yasalar gelir gecer, biz burada o yasalari degistirmek icin varız zaten.

Aslen durum şu; danimarka polisi 2 hafta boyunca kopenhagda insan haklarini askiya aldi. -5 derecede 12 saat kafeste beklemenin neresi AB kriterlerinde standart muameledir, bana biri anlatabilirse sevinirim. Burada azılı teröristlerden değil, iki çocuk annesi Dora’dan bahsediyoruz misal. Başka bir eylemde gözaltına alınan bir arkadaşım gece elbisesiyle kafeste titrediğinden bahsetti. Neyse ki dört eylemci de şu anda iyi durumdalar.

Normal bir durumda tutukluluk bile gerektiremeyecek bir bariscil dogrudan eylem savci tarafindan abartiliyor burada. zira oyle iyi bir eylem yaptik ki, danimarka polisi butun ulke medyasinda guvenlik zaafi yuzunden utandirici bir duruma dustu. Simdi yasama ve yurutme birlikte bunun bedelini Greenpeace’e ödetmeye çalışıyor. Onlarca yil oncesinin yasasini pasli sayfalardan cikartip eylemcileri kraliceyi tehdit etmekle suclamaya çalışıyorlar. Polis devletinin göstermelik güvenlik ablukasını deldiği, polisin ipliğini pazara çıkardığı için. Polisle dalga geçip 007 plakalı limuzinle Hilary Clinton’ın arkasından liderler konvoyuna katıldığı için. Camında Greenpeace Delegasyonu yazan araba ve güvenlik arabalarıyla, göstere göstere girdiği için. Hiçkimsenin dokunulmaz olmadığını, o güvenlik çemberinin çok kolay taklit edilebilir bir palyaço gösterisi olduğunu gösterdiği için.

Geçen yazıda Norveç Çevre Bakanı’nın arkasında pankart açtığımızı anlatmıştım. Bu adam göğsünü gere gere güvenlik olmadan hareket ediyordu. Çünkü halkına ve demokrasiye saygılı, hesap veren ve kendini halkın hizmetinde bir kamu görevlisi olarak gören bir bakandı bu amca. Gücü eline geçirip her türlü dokunulmazlık ilan eden, bu yüzden de korku içinde yaşayan demokratik bir kral değildi. Böyle kamu görevlilerinin, politikacıların yaşadığı ülkeler giderek azalıyor dünyada. Çünkü halkına alnı açık hesap verebilen, demokrasiyi işleten kamu görevlileri bu dünyanın gerçekliği değil artık.

Adalet sistemi ile en ufak bir teması olan herhangi bir insan yasalar ve yaptırımlarının uygulanmasında cok genis bir esneklik oldugunu kabul edecektir. Bu da demek oluyor ki, dunyanin neresine gidersen git, ayni yasanin; suçu kimin, ne zaman, nasil ve nerede işlediğine göre farkli uygulamalari oldugunu gorecektir. Dunya liderlerini, iklimi kurtarmalari icin bariscil sekilde uyarmanin nasil 7 ay hapis cezasina karsilik gelebilecegini sen anlat bana ey okur. Simdi diyelim ki hukuksal cerceve belli. Polis zirveden önce dedi ki ben milleti 3gun gozaltinda tutabilirim, sogukta kafeslere atarım ve direk sinirdisi edeceğim ya da dava açarım diye önceden ilan etti. Bak soylemisti onceden diye bu agir yaptirimlara boyun egmek ne kadar dogru. Bu aktivistlerin yerinde sen ya da ben de olabilirdik.

Bana böyle bir aktivite önerilse gözümü kırpmadan kabul ederdim. Tıpkı kopenhag’da toplanan binlerce aktivist gibi. Zira dünya liderlerinin anlattığı masal ve İklim zirvesi delegelerinin oynadığı tiyatro oyunu, herkesin sabrını fazlasıyla taşırmıştı. Herkes elinden geleni yaptı. Şimdi gözaltına alınan yaklaşık 900 kişiden sadece 10 kişi gözaltında tutuluyor. İklim zirvesinde süregiden akılsızlığa karşı birşey yapmamanın vicdani sorumluluğunu kaldıramadığı için buradaydı insanlar. Gezegenin ve üzerinde yaşayan iklim maduru fakir halkların sesini duyurmak için buradaydılar. İklim değişikliğinden bile nemalanarak büyümeyi hedefleyen batılı toplumların, karbon ticareti kar pastasını nasıl paylaştıklarını izlemek için değil.

Bir çoğunun aksine, iklim zirvesinin en basindan beri bir basarisizlikla sonuclanacagi kesindi demeyi pek dogru bulmuyorum ben. Fikrimce, boyle bir beklenti olusturuldu (manufactured) ve bu beklentiyi olusturanlar da olasi bir anlasmayi istemeyen lobilerin halkla ilişkiler çabalarınıın parçası. Tıpkı zirve sırasında ortaya çıkan, bilim adamlarının iklim değişikliği konusunda şüphelerini içeren sansasyonel epostalar gibi. Bundan 3 ay once butun dunya liderlerinin zirveye katilmasi gibi bir durum ortada yoktu. Dünya capinda duzenlenen eylem ve aktiviteler sadece liderlerin kopenhaga gelmesini saglamadi. Aynı zamanda kuresel capta buyuk bir kamuoyu talebini de ortaya koydu. Kopenhag zirvesi dunyadaki butun sosyal hareketlerin gundemine oturdu son aylarda. Seattle geleneğini takip eden İklim Adaleti Ağı da gerçekten son derece başarılı bir dayanışma ve çok renkli bir örgütlülük gerçekleştirdi. Greenpeace’in bu hareketin yeterince aktif bir bileşeni olamaması açıkçası üzdü beni. Sonuçta hiçkimse, bu zirveyi protesto eden güzel insanları bir grup şiddet yanlısı radikal olarak tanımlayamaz. Neyse ki, alternatif medyanın çabaları da ana akım medyanın eylemcileri dünya kamuoyunda damgalamasını engelledi.

Suç nedir ve tanımlanan bir suçun cezasına kim nasıl karar verir? İklim zirvesinin köküne kibrit suyu döküp sonra da özel jetleriyle çil yavrusu gibi dağılan dünya liderlerinin cezasını kim verecek? Şimdiden her yıl binlerce mazlum insanın ölümüne yol açan iklim anomalilerinin hesabı kimden sorulacak? Ben bu liderlere cinayet davası açsam Danimarka savcısı üç hafta içerde tutabilecek mi onları? Bu sorular, Kopenhag’ın dondurucu havasında, donarak havada asılı kalmış sorular olarak tarihe geçecek. Kopenhag şehrinin utancını ise zirvenin ardından yağan yarım metrelik bembeyaz kar bile kapatamayacak.

Tuna

ps: Gozaltindaki Greenpeace aktivistlerine destek icin olusturulan facebook grubuna uye olmak icin tiklayin

Yorumlar
Bir Yorum to “İklim Adaleti”
  1. Elif Gündüzyeli says:

    Kopenhag'i bir basari veya basarisizlik olarak inceleme egilimini ben de hayretle izliyorum. Ben orada olamadim deyince bana simdi diyor ki millet "e iyi olmus gitmedigin bak, zaten bisiy cikmadi ortaya", simdi ben bu yoruma cevap veremiyorum artik. Dedim bari Tuna'nin ozetine yorum olarak ekleyeyim, bi daha boyle diyen olursa acar okuttururum. Haydi gercekci olalim,mesela nasil bir alternatif sonuc ciksaydi, Kopenhag bir basari olacakti?? Hayir zaten bu Birlesmis Milletler toplantisinda halki temsil eden devlet baskanlarinin cogunun bir mesruiyeti yok ki. E artik komplo teorisi filan da kalmadi bu devirde, kartlar ortada, endustriyel lobiler, ekonomi-ekoloji-kuresel gelir dagilimi denk(siz)lemleri ortada. Yani Tuna'nin dedigi basarisizlik beklentisi olusturma hali sadece anlasma istemeyenlerin degil bu ihtimali aklinin ucundan bile gecirmeyenlerin de ortaya cikardigi bi durum. Hani oncesinde hepimiz umduk iyi, yaptirimi olan bir anlasma cikar ortaya diye ama icten ice inandin mi buna bi sapkani onune al dusun, sevgili okur.

    Neyse, diyecegim o ki Kopenhag denilen soguk mu soguk memlekete dunyanin her bir yanindan yuz binlerce sivil yagdi. Bunlarin bir kismi onceki kuresel eylemlerde tanismislardi, bir daha burada karsilastilar, konustular, kendi baslarina gelenleri paylasip, deneyimlerini aktardilar. Kaldi ki Kopenhag'dan donen baska bir arkadastan ogendim ki bu sefer siddetsiz dogrudan eylem yontemi felsefi olarak degil taktiksel olarak basarisiyla on plana ciktigi icin siddet ne medyada ne Kopenhag'da eylemleyen gruplar icinde mevzu bahis olmamis ve de Black Blok da dahil tum farkli gruplar oturup eylem oncesinde uzlasabilmisler. Yani sivil orgutlenme deneyimi olarak kuresel hareketlenmeyi bir adim daha ileriye goturen, sosyoloji ve sosyal antropoloji kitaplarinda yerini alacak bir zirvedir bana gore Kopenhag. Halklari guya temsil eden devlet liderlerinin bir araya gelip bir uzlasmayi beceremedigi toplantilar esnasinda, once ve sonrasinda bireyler ve gruplar dogrudan varliklarini belli edip, birbirleriyle dogrudan iletisime gecmek, ayni kaptan yemek yemek, ayni cukura s.cmak suretiyle hareketleri konusunda uzlasabildiler ve bunu da tum dunya gordu. Bundan sonraki herhangi bir IMF,DTO, BM, NATO zirvesine karsi hareketlenme, bu deneyimin de katlanmasiyla gerceklesecek. Ve de bu sunu diyor: "bu adamlar kapali kapilar ardinda bir seyler konusuyor ama biz o kadar eminiz ki bu kisilerin bizim istemedigimiz kararlar verecegine, o yuzden gelip bizzat kendimiz bunu iletmek istedik". Polis isterse herkesi tutuklasin, yapamaz ki iste. Minicik, suc orani yerlerde surunen iskandinavya ulkesinin tamaminda yuz bin kisiyi ayni anda iceri alacak kapasite nerde? Iste 900 kisi aldilar iceri, sonuc korkunc insan haklari ihlali: millete 8-9 saat yemek su verilmemis, tuvalete cikartilmadiklari icin olduklari yere isemisler, hucrelerdeki banklar cikartildigindan buz gibi yerlere oturup, yatmislar, vs. Bir cogu Danimarka polisine dava acmayi dusunuyor simdi.

    Kuresel sosyal hareketleri boyle okuyorum ben acikcasi. Hareketin sonucuna ulasmaktan cok hareketin kendisi olabilmek bir basaridir diyorum.

    Kopenhag serisi super oldu bu arada Tuna. Birebir gozlemleri duyurmak kafalari, duygulari da netlestiriyor. Eline saglik.

Yorum Bırakın